İNSANLIK DERSİ

Yusuf’un şirketi şehrin hatırı sayılır bir semtindeydi. Ülkenin en ünlü şirketlerinin bu semtte ofisleri vardı. Bu şirketlerin geneli yaş ve tecrübe açısından yıllanmış patronlara sahipti. Yusuf ise bu ortalamaya göre çok daha gençti. O, daha üniversitedeyken geliştirdiği iş fikrine yatırım almıştı.  İnsan kaynaklarının verimli kullanılması ve çalışanların yeteneklerine uygun görevlendirilebilmesi için yazılım hazırlamıştı. Daha okul bitmeden kendi kurduğu şirkete ortak yatırımcılar almıştı. Bu yüzden para ve servet sahibi insanların yatırım yapacak alan bulmakta zorlanmaları ilginç geliyordu Yusuf’a.  

Yusuf’un iş dünyasındaki öyküsü işte böyle başladı…

Binanın cam giydirilmiş cephesinden dışarıyı izlerken,  ışık hızında düşünceler geçiyordu zihninden. Henüz otuz üç yaşında bir genç olarak on beş yıllık çalışma hayatı onu tam zamanında olgunlaştırmıştı. Son zamanlarda yıllardır birlikte çalıştığı insanları aslında hiç tanımadığını fark ediyordu. Dünyada olan bitene, insanların gerçek problemlerine karşı son derece duyarsız bir çevrede yaşıyordu. Etrafındaki onca insan sanal bir dünyanın ferdi gibiydi. Yüz on beş gündür aralıksız bombalanan masum insanları reels videosu izler gibi izliyorlardı. Normalde insanların tercihleriyle çok ilgilenmez işine bakardı ama bu kez durum farklıydı.

Geçen hafta ortakları, Yusuf’un işgal altındaki masum insanlarla ilgili sosyal medya paylaşımlarını kaldırmasını istemişlerdi. Hatta ortaklarından biri şakayla karışık tehdit etmişti Yusuf’u. Bu şekilde açıkça tarafını belli etmeyi sürdürürse yönetim kurulunu toplayıp onu şirketten göndermekle tehdit ediyorlardı.


Yusuf için burası bir yol ayrımıydı. Çünkü aynı hafta sosyal medyadan ekranına düşen bir video karar almasını kolaylaştırmıştı.

Ne yapsa silemiyordu görüntüyü hafızasından. Gözünü kapadığı an görüntü full hd önündeydi kaç gecedir. Bu yüzden eve bile gitmemiş geceyi çalışarak geçirmeyi planlamıştı ama öyle olmadı, çalışamadı Yusuf. Sonunda her anı hafızasına kazınmış o görüntüyü açıp bu kez sonuna kadar izledi.

Bu görüntüde ne vardı Yusuf’u bu kadar sarsan?

Görüntülerde bir kadın elinde ekranı kırık bir telefonla hastaneye giriyordu. Yüzünde endişe ve ümit aynı anda görünüyordu. Karşısına çıkan her sağlıkçıya telefonundan bir fotoğraf gösteriyordu. “Yusuf’u gördünüz mü?” diye soruyordu. “O, kıvırcık saçlı, beyaz tenli çok güzel bir çocuk”. 

Kendi ismini böyle bir olayda duymak kalbini harekete geçirmişti.

Sonra bir doktor giriyordu kadraja, kadını sakinleştirmeye çalışırken Yusuf’un babası olduğu anlaşılıyordu. Üzerindeki ameliyathane kıyafeti ailesine olanlardan haberdar olmadığının işareti gibiydi. Belli ki ne olmuşsa o hastanede insanlara yardım ederken olup bitmişti.

Kendisiyle adaş bir çocuğun bombalarla ölümüne şahitlik etmek ağır gelmişti Yusuf’a.

Görüntüler morg olarak kullanılan binaya kadar uzuyordu. Bir kenarında demir korkuluklar olan rampada Yusuf’un babası demir korkuluklara yaslanıp durdu bir an. İnsanın dizlerinin bağı böyle çözülüyordu demek. Dizleri tutmaz olunca insan adım atamıyordu demek…

Oğlunu kefeni olacak beyaz çarşafın içinde ilk babası teşhis etti. Sonrası vakur bir duruş. Bir babanın ailesine kol kanat germesi. Ayrı ayrı eşini, küçük oğlunu teselli edişi. İçi yanarken sağlam bir duruş sergileyebilmesi. Hüznünü ve kederini yalnız Allah’a arz etmesi. Sonrası insanlık dersi.

Videoyu izlerken yeniden dağıldı Yusuf. Sigara içenlerin kullandığı terasta buldu kendini. Gün henüz doğmamıştı. Bu saatte kimsecikler yoktu. Alacakaranlıkta henüz doğmamış güneşe döndü yüzünü, sabahın serinliği iyi gelmişti… Bu gün daha önce ofiste sabahladığı günlerden farklı bir gündü. Bu gün çalışma hayatının dönüm noktalarından biri olacaktı, kararını vermişti Yusuf.

O çocukların ölümüne…

Kadınların, beli bükülmüş ihtiyarların, yaralıların sürgün edilmesine…

Hastanelerin bombalanmasına…

İki milyon insanın susuz, yiyeceksiz hatta havasız bırakılmasına..

Bir halkın topluca katledilmesine sessiz kalamazdı.

Yusuf kararını verirken kaybedeceği şeyleri gözden geçirdi. Hiç biri Filistin’de bir çocuğun hayatı etmezdi…


Her insan bu hayatta mutlu ve başarılı olmak ister. 
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" ; insanın amacını amaç edinen bir gerçeklik ilmidir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 
Yahya Hamurcu





 

Yorumlar

  1. Maddi dünyanın maddi imkanları insanlığımızı elimizden aldı, çok acı ...

    YanıtlaSil
  2. Hayat öğretir deriz ya 115 gündür bize dershanelerde ders çalışma kampları olur ya aynı o şekilde yoğunlaştırılmış bir program hazırlanmış gibi. Her kare farklı bir ders... her kare farklı bi öğrenme konusu... ders alırsan ne mutlu almazsan ne hüzünlü...

    YanıtlaSil
  3. Filistin Kudüs bir turnusol kağıdıdır herkes tarafını seçer Yusuf da seçmiş. İyi ile kötü arasında bir seçim,
    Doğru ile yanlış arasında bir seçim
    inanan inanmayan arasında bir seçim.
    Ağzındaki bir damla suyla karıncanın da yaptığı bir seçim gibi. Her insan davranışları ile bir seçim yapar. ve insan yaptığı seçimlerin sonucunu Yaşar. Böylelikle Özgür iradesiyle yaptığı seçim onun öyküsü olur kaderi olur ahireti olur.

    YanıtlaSil
  4. Çok etkileyici…Bizler burada küçük bir zevkimizden vazgeçemezler çocuklar,kadınlar,yaşlılar…nelere maruz kalıyorlar.😔

    YanıtlaSil
  5. Insanin tarafini seçebilmesi, hangi sartlarda olursa olsun dogrudan yana olabilmesi cok kiymetli... neyi kaybederken neyi kazandigini hesap edebilmesi insanin....

    YanıtlaSil
  6. Kalbimi bıraktım ♥️ ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil
  7. Yusuflar mutlaka bir şeylerden vazgeçecek...
    hiçbir şey kurbansız olmaz, Her sonuç bir kurban ister. Allah'a ulaşmak bir kurban ister Kamil iman bir kurban ister... ne için neden vazgeçtiğimiz çok önemli...

    YanıtlaSil
  8. Bu tarafını seçmenin öyküsü, iyi ile kötünün mücadelesinde hangi safta olmayı sectigimizin öyküsü. Biz Yusuf' tan yanayız, aynı saftayiz.

    YanıtlaSil
  9. Benimde izlediğim videolardan biri beni çok etkiledi. Avrupada bir anne

    YanıtlaSil
  10. Beni de izlediğim videolardan biri çok etkiledi. Videoda anne geceleri uyuyamaz hale gelmiş ve kendinde bir yük hissetmiş. Tek izin günü olan Pazar günleri sturbucksın önünde nöbette. Hakikaten peki ben napıyorum derdirttiren cinsten. Güzel farkındalık uyandıran bir yazı elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  11. Her kazanç kazanç, her kayıp da kayıp değildir. Kazandıklarım ve kaybettiklerim beni nereye yaklaştırıp nereden uzaklaştırıyor? işte bütün mesele bu sorunun cevabında. Bulabilenlerden olmayı RAB'bim nasip etsin...

    YanıtlaSil
  12. Ne acı bu duyarsızlık... Az da olsa duyarlı insanlar da var neyse ki... Gerçekleri fark edebilmek dileğiyle

    YanıtlaSil
  13. Yusuf tarafını belli etmiş. Peki biz ne kadar belli ediyoruz? Zevklerimiz bir çocuğun hayatından daha mı önemli sadece "ben" mi yoksa masumun yanında olmak mı? Elinize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder