SUNA’NIN SUNUMU

 



Suna sabah arabasına derin bir of çekerek bindi. Hiç işe gidesi yoktu bugün. Bugün her zamankinden daha zor bir gündü.  Bir insan normal konuşmayı bile sevmezken bir topluluğa sunum yapmak zorunda olması ayrı bir telaş nedeni değil midir? İşte Suna için böyle bir gündü. Sunumu düşünmek bile canını sıkmaya yetmişti. Radyoyu açıp biraz kafasını dağıtmak istedi. Radyo kanalında sunucu bir dinleyiciyle telefon görüşmesi yapıyordu. Yüksek sesle slogan gibi güüüünnnaaayyydınnnn diye haykırmıştı dinleyici.

Suna bu sesle irkilmiş, gözleri dehşetle açılmıştı. Radyoyu hızlıca kapatıverdi. Bu saatte insanlar nasıl bu kadar canlı ve hareketli olabiliyorlardı hiç anlamıyordu. Gerçi işyerinde gün içindeki hızı ve tempoyu da anlayamıyordu ki…

Trafik zaten başlı başına stres nedeniydi. Arabasını sıyırarak geçen toplu taşıma araçları, açık pencereden içeriye giren egzoz dumanı, havaya yayılmış benzin kokusu. Bunların hepsi Suna için dehşet verici şeylerdi.

Bu gün sabah saatlerinde kurumun bölge müdürlüğünde sunum yapması istenmişti. Geçen haftadan beri kâbus gibi geçmişti hazırlık süreci.

Suna aslında işinin ehli bir yazılımcıydı ve kendisinden isteneni tüm yönleriyle aktarabilen bir sunum hazırlamıştı. Ama o kadar insanın karşısına çıkıp anlatmak hiç ona göre değildi. Arabasını park edecek yer ararken bir yandan da düşünüyordu. Şu sunumu başka biri yapsa olmaz mıydı?  Mesela Hande nasıl da güzel yapardı. Hem hiç zorlanmadan.

Park edecek yer bulması neredeyse yarım saat sürmüştü. Onun rahat rahat park edebilmesi için geniş bir yere ihtiyacı oluyordu her seferinde. Nihayet şubenin kapısından girebildi. Müdür bu gün herkesten önce gelmiş olmalıydı çünkü çifte kavrulmuş kahve kokusu tüm şubeyi sarmıştı. Gözlerini yerden kaldırmadan masasına doğru sessiz adımlarla yürürken ‘Suna!’ diye seslenen müdürünü duydu. Kalbi hızla çarpmaya başladı. Belki on kez anlatmıştı bu projeyi, şimdi yeniden konuşmak zorunda olmak hiç hoşuna gitmiyordu. Zaten sunumu yaparken neredeyse on günlük kelime stoğunu kullanacaktı. İsteksizce müdürün odasına doğru yol aldı.

‘Gel otur.’ diye seslendi müdür.  ‘Şu sunumunu birlikte son bir gözden geçirelim, eklenecek bir şey var mı bakalım’. Suna sunum dosyasını mail ile göndermişti akşamdan, belli ki henüz görmemişler diye düşündü. Kısık sesle sunum içeriğini anlatırken araya "sunumu başkası yapsa olur mu?" diye sıkıştırıverdi.

Müdür hiç oralı bile olmadan dinledi Suna’yı. O'nun ne kadar yetenekli ve çalışkan olduğunu biliyordu. Sunumu başkasına yaptırmak, emeğini göz ardı etmek olurdu.

-        ‘Gayet açıklayıcı ve sade bir sunum olmuş eline sağlık. Eminim çok da güzel anlatırsın.’ dedi. ‘Sen öğleden önceki işlerini devret, birazdan bölgeye geçeriz’ diye de ekledi.

Yan masadaki Hande’ye ekiple paylaşılmak üzere iş listesini verdi.  İçinden de: ‘Hande sunumu yapsaydı ne güzel olurdu. Cıvıl cıvıl kız, neticede konuşmaktan da keyif alıyor. Gerçi bazen gereksiz uzattığı da oluyor ama hiç benim kadar zorlanmazdı.’ diye geçirdi.  Kod yazmak ona göre bir iş değildi ama programı pazarlamada ondan iyisi yoktu şubede. Kiminle nasıl konuşacağını çok iyi bilirdi Hande. Müşterinin ağzından girer burnundan çıkar ikna ederdi.


Sonra köşede oturan Mehmet’e baktı. Mehmet’in işi ne Suna’ya ne Hande’ye benziyordu. Hızla halledilecek her işte Mehmet gelirdi akla. Yürüyüşü, konuşması, hatta hayatı bile o kadar hızlıydı ki Suna onu izlerken yorulurdu.  Bunları düşünürken bile başı döndü bir ara hızdan, hareketten…

Neden böyle acaba diye düşündü?

Neden bazı insanlar tatlı tatlı saatlerce konuşabiliyorken Suna için işini anlatmak bile bu kadar zordu?

Bazıları trafiğin akışındaki anlık yavaşlığa bile tahammül edemezken neden bazılarını aynı hız yoruyordu?

Oturduğu yerden hiç kalkmadan saatlerce çalışabilenler varken neden Mehmet gibiler sandalyesinde çivi varmış gibi yerinde duramıyordu?

Farklılıkların nedenini bilmek O’nu çok rahatlatırdı doğrusu. Çünkü insan bilmediğine sabır da gösteremiyordu.

 Keşke tüm farklılıkların nedenini anlamasını sağlayacak bir şey olsaydı...

                                                                             &

Her insan bu hayatta mutlu ve başarılı olmak ister. 

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" ; insanın amacını amaç edinen bir gerçeklik ilmidir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdirile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

 

 


Yorumlar