ALBENİLİ İNSAN

 



Aslı öğle vaktine yakın uyandı, kalktı ve aynada kendisine baktı. Saçları dağınıktı, gözlerinin altı şişmişti ve rengi morarmıştı... Geceden kalan tartışmanın izleri hâlâ yüzündeydi. Eşiyle “sevgi” kelimesi artık aynı cümlede bile geçmiyordu. Evlilikleri zamanla aynı evde sadece birbirine tahammül etmeye dönüşmüştü.

Oysa Aslı bir zamanlar gülüşüyle ışık saçardı. Ona herkes bayılırdı, ses tonu, enerjisi, hayata bakışıyla bulunduğu ortama renk katardı. Ama şimdi? Aynaya her baktığında, nasıl eskisi gibi olacağını düşünüyor ama bulamıyordu.

O sabah, eski lise arkadaşının yeni doğan bebeğini görmek için yola çıktı. Yola çıkarken gönülsüzdü, insanların mutluluğunu görmek kendi eksik yanlarını daha da belirgin kılıyordu. Yine de gitti.

Arkadaşının evine vardığında, içeriye adım atar atmaz; küçücük bir bebek, adeta odadaki tüm herkesi kendine çekiyordu. Henüz konuşamıyor, sadece göz kırpıyor, bazen gülümsüyor, bazen mırıldanıyordu. Ama odada kim varsa, dönüp ona bakıyor, içten içe bir huzur duyuyordu.

Aslı bebeği kucağına aldığında şaşkınlıkla ““Bu kadar küçük bir can, nasıl olur da hiçbir şey söylemeden bu kadar çok şey hissettirebilir?” diye düşündü

Sonra  birden hatırladı: albeni. Yani doğuştan gelen o masum çekicilik.



“Ben de bir zamanlar böyleydim... Ben de sevilirdim. Sadece var olduğum için bile değer görürdüm. Ne zaman kaybettim bunu? Ne zaman görünmez oldum?” diye geçirdi aklından.

Bebek sadece gülümseyerek, kimseyi zorlamadan, açıklama yapmadan kendisini izlettiriyor, beğendiriyordu. Düşünmeden, doğal bir şekilde, etrafındaki insanların içindeki koruma duygusunu harekete geçiriyordu.

Aslı o gün, kucağında minik bir bebeği tutarken hayatında sorduğu sorularının cevabını neredeyse bulmuştu.

Ertesi sabah, güne uyanırken, yüzüne gelen ilk ışıkla birlikte; artık daha fazla şikâyet etmemeye, ilgi dilenmemeye, bebeğin albenisi gibi sadece kendi ışığını yeniden parlatmaya odaklanmaya karar vermişti.

Aslı kendi sürecine odaklanıp, insanların davranışlarını değiştirmeye çalışmaktan vazgeçerek bu yolda ilk adımını attı…


                Her insan bu hayatta mutlu ve başarılı olmak ister. 

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" ; insanın amacını amaç edinen bir gerçeklik ilmidir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdirile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 
Yahya Hamurcu

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

  1. İnsanı kıymetli yapan şey albeniler. Peki insan bu albenileri ne yapıyor da kaybediyor??

    YanıtlaSil

Yorum Gönder