İrem 12 yaşındaydı. Annesiyle mutfakta vakit
geçirmeyi çok severdi. Annesi kek yaparken ona mikseri tutturur, birlikte
hamurun kıvamını ayarlamaya çalışırlardı. İzleyerek öğrendiğini düşündü ve bir
gün kendi başına kek yapmayı denedi. Ama işler hiç de annesiyle yaptığı gibi
gitmedi. Bir denemesinde çok katı, bir diğerinde çok sıvı oldu. Kıvamı
tutturamayınca kek de istediği gibi olmadı. Ya taş gibi sertleşti ya da içi çiğ
kaldı.
Hayatta da öyle değil mi? İnsanlarla ilişkilerimiz
kıvamında olmayınca ya onları tepemize çıkarıyoruz ya da fazlasıyla mesafeli
oluyoruz.
İş yerinde bir patron, çalışanlarına her izin
isteyene onay verdiğinde ya da öğle molalarını 30 dakikaya düşürdüğünde çalışma
kalitesi bozulmaz mı?
Bir çocuk, yaşının çok üstünde bir oyuncak
aldığında, kimse de yokken sadece onda olduğunda, arkadaşlarıyla oyunun tadını
tam anlamıyla çıkarabilir mi?
Yemek yaparken gereğinden fazla hazırlamak ya da
sofrada birine çok, diğerine az koymak, ortamın dengesini bozmaz mı?
Hayat bizden denge ister. Ne fazlası iyi gelir ne de
eksik olanı tamamlar.
Otobanda hız limitini aşarsak tehlikeye gireriz,
gereğinden yavaş gidersek yolculuğun tadı kaçar. Ama ortalama bir hızla,
kahvemizi yudumlayarak, sohbet ederek yol almak hem daha güvenli hem de daha
keyifli değil midir?
İş yerinde “sadece ben kazanacağım” diyerek tüm
vaktimizi oraya harcarsak, bizi bekleyen ailemiz, arkadaşlarımız, kendimiz ne
kadar mutlu oluruz? Sporumuza, tatilimize, sevdiklerimize gerçekten vakit
ayırabilir miyiz?
Hayatın her alanında, kıvamı tutturmak gerekir. Ne
bir başkasının fazlasına takılıp kalmalı ne de kendi eksiklerimizde
kaybolmalıyız. Dengeyi bulduğumuzda, hayat da en güzel kıvamına ulaşacaktır.
&

Dengeyi tutturmak.
YanıtlaSilKıvamda olmak çok önemli
Her şeye lezzet ve tat veren şey kıvamdır ;)
YanıtlaSilDengeyi ne hoş anlatmışsınız.. Zihninize, kalem tutan ellerinize sağlık🪻
YanıtlaSil✨Kıvamında bir ömür geçirmek ümidiyle...
kıvam da kıvam :)
YanıtlaSil