MUTLU MUYUM?


Serpil sabah hazırlanmış, işe gitmek üzere yola çıkmıştı. Güzel bir müzik iyi gelir diye düşündü ve radyoyu açtı. Radyoda “Mutlu olmanın sırları nedir?” konusu üzerine yapılan konuşma dikkatini çekti. Hayatın koşturması içinde mutluluk üzerine düşünmeye pek fırsatı olmamıştı. Hep bir koşturması vardı. Yüksek iş temposu, aile, ev, arkadaşlar derken sürekli bir telaşla geçiyordu günleri.

Bu koşturma içinde bir radyo konuşmasındaki soru zihninde bir ışık yaktı ve “gerçekten mutlu muyum?” diye düşündü. Zamanın, ne kadar hızlı aktığını fark etti. Hızlı hızlı yapması gerekli olduğunu düşündüklerini yaparken 40 yaşına gelmişti. Daha iki gün önce yeni yaşını kutlamışlardı. Yeni yaş dileği, kariyerinde yükselmek ve imkanlarının artması için olmuştu. Çünkü kariyerinde yükseldiğinde veya geçen gördüğü o çantayı aldığında daha mutlu olacağını düşünmüştü. Ama bir önceki doğum gününde eşinin hediye ettiği tek taş yüzük, onu umduğu kadar uzun süre mutlu etmemişti. Sanki isteğine ulaşınca, tüm o mutluluk da ellerinden kayıp gitmişti.

En son ne zaman çok mutlu olduğunu düşündü. Çocukken babasıyla ve dayısıyla gittiği lunapark geldi aklına. Arabaları olmadığı için iki aile birlikte bayram günleri lunaparka giderlerdi. Çocukların ise bayram harçlıkları ile sevdikleri 2 şeye binme hakları olurdu. Kısıtlı imkanlarının olduğu ama çok keyifli, mutlu zamanlardı. Küçücük arabaya 9 kişi sıkışarak bindikleri zamanlardı. Sonra kendi çocuklarını düşündü. İstedikleri zaman parka gidebilme, istediklerine binme imkanları vardı. Oyuncakları, kendi çocukluğu ile kıyaslanamayacak kadar çoktu. Serpil’e ilkokulda karnesi güzel geldiğinde bir oyuncak bebek almışlardı ama bozulur diye oynamak bile yasaktı. Vitrine koymuştu annesi ve hiç oynayamadığı bir oyuncağı olmuştu. Oysaki şimdi kendi çocuklarının bir dünya imkanları vardı. Bir o kadar da mutsuz, tatminsiz hale gelmişlerdi. Alınan yeni bir oyuncağın, kıyafetin ya da ayakkabının etkisi 24 saat bile sürmüyordu. Daha mağazadan çıkmadan bir sonraki alışverişle ilgili istekler sayılıyordu. “Anne, şimdi bunu aldık ama sonra bunun mavisini de alırız değil mi?” diyerek şimdiden pazarlık başlıyordu.

İnsanlar ne kadar “mutluyuz” dese de dilden çıkanla hale dökülen aynı olmuyordu. Zamanla kıymet bilme, azla yetinme, kanaat etme becerilerini kaybediyordu. İmkanları ile mutlu olacağını zannederken, imkanlar arttıkça o imkanlara daha az şükreden, daha yetinemeyen kişilere dönüşmeye başlıyorlardı. Aynı çocuklarımız gibi… Oysa ki bir çocuğun çok oyuncağı olmayınca az olan oyuncakları kıymetli oluyordu. O çocuk oyuncak arabasını kaybetmiyor, gözü gibi bakıyordu.  Bir oyuncakla saatlerce vakit geçirebiliyor ve çok eğlenebiliyordu. “Oyuncaklarının sayısını bile bilmeyen çocuklarım ise birçok oyuncağın arasında sıkılıyor.” diye mırıldanıyordu. Tüm bu aşırı imkanlar çocuklarına da iyi gelmemişti. Daha mutsuz, daha çabuk ağlayan, oyuncaklarını daha hızlı kıran ya da kaybeden çocuklara dönüşmüşlerdi.

Mutlu olmak… Herkesin çok istediği… Bir o kadar zor, zor olduğu kadar kolay… Her istediğinin olması insanı mutlu etmiyordu. Bunu 40 yaşında daha da iyi anlamıştı. Az imkanla bir şeyler yapabiliyor olmaktı insanı mutlu eden. Çünkü oyuncaklar, eğlendiriciler değil, eğlenebilme marifetinin varlığı idi gerçek mutluluk. İnsanın istekleri ile imkanları yarışamazdı. İnsan ölçüsüzce isteyebilen bir canlıydı. O imkanları arttırdıkça istekler de artıyordu. İnsanı çıkmaza sokan buydu. Oysa az olan imkanlarıyla ne kadar da mutlu bir çocukluk geçirmişlerdi.  Mesele imkanın azken onun temas etmesiydi.

Her şeyde ölçünün ne kadar önemli olduğunu fark etti. İmkanının hepsini tüketiyor olmak yerine azla çok şey yapmak insanı mutlu ediyordu. “Belki yanlış bir istekte bulunmuşumdur doğum günümde…” dedi kendi kendine. İsteğini yeniledi… “Mutlu olmayı imkanlara veya somut kazançlara bağlamayan, mutlu olmak için sebepleri görebilen olmak istiyorum.” diye geçirdi içinden. Radyo reklam arasına girdi, işe de varmıştı… Kısa ama anlamlı yolculuğu, kazandığı farkındalıkla sona ermişti…

&

Her insan bu hayatta mutlu ve başarılı olmak ister. 

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" ; insanın amacını amaç edinen bir gerçeklik ilmidir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 
Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. Mutlu olmak için Teşekkürlü olmak şart. Mutlu olabilen insan, etrafına da mutluluğu bulaştırır. 🤩

    YanıtlaSil
  2. Ellerinize sağlık ..Hepsi ne kadarda doğru ...

    YanıtlaSil
  3. Mutluluk ellerimizde gizlenmiş ve biz onu hep dışarıda ararız ;)

    YanıtlaSil
  4. Mutluluk azla cok sey yapabilmek kaleminize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder