Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. “Filistin’e özgürlük yürüyüşü” paylaşımını görünce arkadaşını arayıp sormuştu. Bu insanlar orada ne yapıyorlar, nasıl bir ortam var, amaçları ne? Protestonun Filistin’e ne katkısı var?
Hafta sonu çocuklar kurstayken, eşi de çalışıyorken fırsat bu fırsat deyip yollara düşmüştü Ayşen… Kıymetli zamanını kıymetli bir etkinlik için harcayacaktı.
Ortam beklediği kadar kalabalık değildi. Hoş, kendisi de soykırım başlayalı aylar olmasına rağmen ilk defa katılıyordu böyle bir etkinliğe. Orada gerçekten bunu dert edinen insanları görünce bu olayı ne kadar basite aldığının, normalleştirdiğinin farkına vardı. Aynı şeyi görüp, farklı tepki veriyordu insanlar. Oysa “Biz bu olaydan habersizdik” denilebilecek seviyeyi çoktan geçmişti olaylar.
Arkadaşı onu bir standa götürdü. İnsanlar farklı şekillerde desteklerini belli etmeye çalışmışlardı. Geliri bağışlanmak üzere kek-poğaça gibi ürünler yapıp satıyorlardı. Bazıları da kıyamadığı çeyiz parçalarını satıyordu. Kimisi yılların birikimi kütüphanesini sermişti ortaya. Kimisi el emeği ürünler yapmıştı stand için.
Ayşen’in dikkatini çeken ise bir karpuz dilimi rozeti oldu. Arkadaşının yakasında da ondan vardı. Neden karpuz diye sordu arkadaşına.. Arkadaşı; “Filistin bayraklarının yasaklandığı dönemden bahsetti. O dönemde oradaki insanlar, karpuzu bayraklarını temsil eden bir simge olarak benimsemişler. Filistin bayrağının renklerini taşıyordu çünkü karpuz.”
Arkadaşının anlattıkları Ayşen’i çok etkilemişti. Bir toplumun ümit kesmeyişi, en olumsuz koşullarda yaşam sevinçlerinin olması ve üreticiliği olmuştu onu etkileyen. Karpuz dilimi nasıl gelmişti akıllarına. Ancak vazgeçmeyen insanların yapabileceği bir şey diye düşündü Ayşen. Peki, biz o zorlu koşullarda olsak, baskıyı o kadar yüksek hissetsek onlar gibi olabilir miydik acaba?
Ayşen düşünürken bir tane karpuz rozet alıp kıyafetine iliştirdi. Akşam olmuştu artık, eve dönme vaktiydi. Zihninde düşünceler, yolda trafik, evde bekleyen bir aile…
Bu şekilde aracı milim milim ilerlerken bir manavın önüne üst üste yığılmış karpuzları fark etti. Dörtlüleri yakıp hemen arabadan atladı ve bir karpuz satın aldı. Ailece akşam yemeğini yedikten sonra dilimlediği karpuzu masaya koydu. İkram ederken “Buyurun bir dilim özgürlük” demişti gülümseyerek. Çocukları ve eşi şaşkın şakın bakıyordu Ayşen’e. Karpuzla özgürlüğün ne alakası vardı şimdi. Ayşen öğrendiklerini anlattı ailesine. Ne kadar az dert edinmişlerdi bu meseleyi... Farkındalığını onlarla paylaştı.
Ertesi gün evden çıkarken takılarını bilerek bıraktı Ayşen. Sadece karpuz dilimi rozetini takıp çıkmak istiyordu. Diğer takılar dünden sonra ağır gelmeye başlamıştı. Düşündü... Asıl olan bu karpuz rozette değildi… Bi takı vardı ki insanın içinde saklıydı… Onun parlaklığını hiçbir pırlantada göremezdi insan.
Duyarlılık insanın takacağı en değerli takıydı aslında... Herkese yakışan, herkeste güzel duran...
Bir direniş bir varoluşun simgesi aslında🍉.. Bir dilim karpuz kadar olamıyoruz şu hayatta..
YanıtlaSil🇦🇪 🍉 👏🏼
SilDuyarlılık insanın takacağı en değerli takıydı aslında... Herkese yakışan, herkeste güzel duran...Ne kadar güzel bir paylaşım..Ellerinize,emeğinize sağlık🌺
YanıtlaSilGerçekten ne dilim karpuzun meselesi ,ne takıların meselesi . Önemli olan yönümüz belirletmemiz :)
YanıtlaSilNe kadar güzel bir paylaşım …
YanıtlaSilBir dilim özgürlük 👏🏻
Duyarlılık insanı insan yapan en güzel takı..Duyarlı ola bilenlerden olmak dileğiyle.. Kaleminize sağlık🌷
YanıtlaSil"Duyarlılık en güzel takıydı" Maksat yönümüz belli olsun. Kaleminize sağlık
YanıtlaSil