BENİ ÇOK SEV!

 

Bu gün, güne çok erken başlamıştı Sema. Her zamanki gibi yapılacak çok iş vardı…

Hızlıca kızlarını uyandırdı. Onlar okul için hazırlanırken Sema kahvaltıyı hazırlamıştı bile. Aralarında sadece bir yaş olan iki kızı vardı Sema’nın. Onları büyütürken başlarda ne zorluk çekmişti ama şimdi iyi ki peş peşe olmuşlar diyordu. Çünkü kızları çok iyi anlaşıyorlardı. Henüz ilkokul çağında olan iki kız sanki yetişkin gibi birbirini koruyup kolluyordu.

Bu durum Sema'yı çok mutlu ediyordu.

Sema her sabah olduğu gibi kızlarını okula bırakıp geri döndüğünde komşusuna da uğradı.  Komşu ev tadilatta olduğu için arada ihtiyaçları var mı diye kontrol ederdi. Temizliğe bile yardım edebileceğini söylemişti onlara.  Sema kimin bir şeye ihtiyacı olsa hemen yardıma koşardı. İnsanlarla çok çabuk bağ kuruyordu. Hatta çoğu zaman insanlar talep etmese bile Sema yardım teklif ederdi. Haliyle birilerine yardım edeyim derken kendisine çok zamanı kalmıyordu. Misafir olarak gittiği evde bile ev sahibinden daha fazla hizmet ederdi. Gelen övgüler onu ayakta tutan motivasyon kaynağıydı.


“Ne kadar iyi bir insan, herkesin yardımına koşuyor.” “Aa merak etmeyin Sema halleder.” gibi sözler kulağına ulaştığında sevilmek, takdir görmek onu gururlandırır, mutlu ederdi.

Peki, herkesin onu sevmesi mi gerekiyordu gerçekten?

Aslında kiminle bağ kuracağımıza kendimiz karar veririz. Bize zarar veren kimselerle bağ kurmak istemeyiz.  Bu yüzden ilişkilerde seçici olmamız gerekir.

Peki, Sema kiminle bağ kuracağını seçiyor muydu?

Marifetli biriydi, elinden gelen her şeyin en iyisini yapardı ama insanlara yardım edeyim derken işlerine de karışmış olurdu. Bu durumun farkında olduğundan kendine engel olmaya çalışır ama yine birilerinin işine karışırken bulurdu kendini. Yardım bahanesiyle “Ya senin işine karışmak gibi olmasın ama…” diye başlayan cümlelerle işlerine karışmış olurdu. İşte bu tavrı insanları rahatsız edebiliyordu. Bunu aldığı tepkilerden az çok anlıyordu. Oysa tek amacı yardım etmekti. “Bu devirde kimseye yaranılmıyor” diye düşünüyordu böyle zamanlarda.

Sema bu kadar yardımsever olmasına rağmen yardıma ihtiyacı olduğunda etrafında kimseyi bulamazdı. Zaten kendi ihtiyacı olduğunda başkasına pek iş bırakmazdı ama insanların ona ” Yardıma ihtiyacın var mı?” diye sormasını istiyordu içten içe. Kendisine değer verildiğini hissetmek istiyordu.  

Aslında Sema, bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkındaydı. Bir yerlerde yanlış yapıyordu ama nerede?

“Ben insanlara gereğinden fazla değer veriyorum işte ne yapayım ben de böyleyim.” Demekte bulmuştu çözümü ama bu hiçbir şeyi değiştirmemişti.

Tabii etrafındakilere bu kadar koşturunca eşini de ihmal ediyordu. Oysa eşi Sema'yı çok severdi. Gönlünü hoş tutmaya çalışırdı. Ehliyet sınavını geçemeyip tekrar kursa yazılmak zorunda kaldığında eşi  desteklemişti Sema’yı. “Üzülme sen bir daha girersin sınava” demişti. Sema eşiyle övünürdü bu yüzden.  Onu anlayan ve eğlenceli bir eşi vardı ama Sema eşinden çok başka insanlara vakit ayırıyordu.

Komşusu Ayça mutfak tadilatını bitirmişti artık temizlik ve yerleştirme yapılacaktı. Sema hemen komşusuna gidip ertesi sabah erkenden temizliğe gelebileceğini söyledi. Komşusu hayretle “ Sabahın köründe ne işin var burada”  diye sordu. Sema bu çıkışa biraz kırılmıştı.

Bu terslenmeyi hak etmediğini düşünüyordu. Daha önce bir başka arkadaşı da benzer bir şekilde terslemişti Sema’yı. “ Akşam size gelir kız kıza takılırız ”dediğinde “Sema abla o saatte eşinin yanında olman gerekmiyor mu?” demişti.

Peki, bunlar Sema'nın sadece kırılacağı sözler miydi? Yoksa üst üste gelen bu çıkışlar Sema’ya bir şey mi anlatıyordu?

Hayat bazen gerçekleri başkalarının ağzından duyurur. Bu, hayatın bize bir şeyleri öğretme stilidir. İnsanlar çoğu zaman şikâyet eder ama problemini görmek istemez. Ancak karşılaştığı şeylerin tesadüf olmadığını düşünenler, problemin çözümünü bulabilir.

İnsan bir şeyi çok istediğinde o konuyla ilgili gerçekleri duymak istemez. Sema’ya da uyarılar geliyordu ama duymak bile istemiyordu.  O İnsanlar tarafından sevilen, sayılan, popüler biri olmak istiyordu.

Peki, gerçekten ihtiyacı popüler olmak mıydı?

Kendine sorması gereken soru neydi?

Acaba insanlardan takdir görmek bu kadar önemli miydi?

&

Her insan bu hayatta mutlu ve başarılı olmak ister. 

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" ; insanın amacını amaç edinen bir gerçeklik ilmidir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 
Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. İnsan asıl sorumluluğunu asıl yapmasi gerekenleri yapmadığında hayatta problem yaşar.

    YanıtlaSil
  2. Yanlışlarının farkına varabilen ve düzeltmeye çalışan insan olmak niyetiyle...

    YanıtlaSil
  3. Sema’nın dününden daha iyi hali, her eve lazım:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder