“Hatasız kul olmaz. Hatamla sev beni.” Geçen hafta radyoda
duyduğundan beri Mustafa’nın diline dolanmıştı bu şarkı. Kaç gündür zihninde dönüp duruyordu sözler.
Sahi hatasıyla sevilmeli miydi insan?
Son günlerde olanları düşündü. Depo görevlisi en önemli
müşterisinin ürününü yanlış göndermişti. Müşteri arayıp durumu bildirdiğinde
özür dilemek yerine “Hata yapamaz mıyım canım, oldu bir kere” deyivermişti. “Sonuçta
bile bile yanlış göndermedim ya” diye eklemişti. Mustafa, Ahmet’in bu tavrı karşısında ne
diyeceğini bilememiş, kalakalmıştı. Ahmet hatasını kabul edip telafi etmek
yerine bahaneler üretmeyi tercih etmişti.
Peki, gerçekten hata yapamaz mıydı insan?
Yapar elbette diye düşündü. Mustafa hata yapılmasına
takılmıyordu aslında. Mesele sorumluluk alanındaki insanların hatasını
görmezden geldikçe daha büyük hatalar yapmalarıydı. Sadece Ahmet değil,
birlikte çalıştığı kardeşinin de önemli bir konuda kendisine yalan söylediğini
öğrenmişti bu hafta. Her şey üst üste geliyordu. Aslında kardeşi çocukluğundan
beri ne zaman sıkışsa yalan söylerdi ama ilk defa yalanı Mustafa’nın canını
yakacak kadar büyüktü. Mustafa’nın sorumluluğunda olan bir müşteri, bu yalan
yüzünden kaybedilmek üzereydi.
Aslında uzun süredir iş yerinde otoritesi sarsılıyordu.
Çalışanların sorumsuz davranışları çok artmıştı. İşe geç gelmeleri, haber
vermeden erken çıkmaları, proje teslim tarihlerinin gecikmesine neden oluyordu.
Bu da müşteri memnuniyetini olumsuz etkiliyor, müşteri kayıplarına sebep
oluyordu.
Mustafa düşünürken, arkadaşından duyduğu şu cümleleri hatırladı; “İnsan bu, hata yapar. Onun hata yapmasına kızma. Kızacaksan hatayı görmezden gelen kendine kız. Bir insana hatasının bedelini ödetmezsen mutlaka tekrar hata yapar. Üstelik bu kez daha büyük bir hata olur”.
Mustafa artık bu problemi çözmesi gerektiğini anladı, çünkü
insanların hatalarını görmezden geldikçe hep daha büyük sorunlarla
karşılaşıyordu. Biri hata yaptığında tekrarlanmaması için defalarca
konuşuyordu. Oysa bugüne kadar o uzun konuşmaların, açıklamaların, alttan
almaların işe yaradığını görmemişti. Konuşmakla davranış değişikliği
oluşmayacağına defalarca şahit olmuştu.
Çalışanlara tanıdığı ayrıcalıklar neden bir süre sonra ayak
bağı oluyordu?
İnsanlara karşı anlayışlı olmak, onlara jest yapmak kötü bir
şey değildi ki ... O zaman yanlış olan neydi?
Çalışanlarına ve yakın çevresindekilere jest yaptığını,
onların ihtiyaçlarını gözettiğini düşünüyordu ama her seferinde daha fazlasını
istiyorlardı. İyilik adına yaptığı şeyler, jest adına yaptıkları yakasına
yapışmıştı adeta. Verilenler onları
memnun etmeye yetmiyordu. Onları memnun etmek için yaptığı her şey, günün
sonunda firmanın iş hacminin düşmesine yol açıyordu.
Peki şimdi Mustafa ne yapmalı?
İş yerinde yitirdiği otoritesini nasıl geri kazanmalı?
Önemli olan hatayı kabullenip bir daha yapmamaya karar vermek..
YanıtlaSilJestimin kıymetli olabilmesi için hayır deme gücümün de olması gerekir. Peki, insan nasıl güçlenir? Kaybettiği gücü tekrar nasıl kazanır? İlişkilerde Ustalık tüm soruların cevabı için doğru adres 👌🌷
YanıtlaSilJestimin kıymetli olabilmesi için hayır deme gücümün de olması gerekir. Peki, insan nasıl güçlenir? Kaybettiği gücü tekrar nasıl kazanır? İlişkilerde Ustalık tüm soruların cevabı için doğru adres 👌🌷
YanıtlaSilHatayı affetmek güzel bir şey ama onun bedelini ödeterek kabul edince davranış değişikliği oluyor. Elinize sağlık çok güzel bir yazı 😌
YanıtlaSilBir insana hatasının bedelini ödetmezsen mutlaka tekrar hata yapar. Üstelik bu kez daha büyük bir hata olur”.Defalarca denendi kesin bilgi yayalım :)))..
YanıtlaSil