YAĞMUR

 

Gökyüzü delinmiş de tüm suyunu bırakıyor gibi gelmişti Elâ’ya. Damlaların toprağa, camlara, yapraklara, arabalara, yoldan geçenlere ardı ardına çarpışına baktı oturduğu yerden. Dokunduğu her şeyin suya ihtiyacı vardı demek ki. Dışarıdaki onca telaşa rağmen Elâ ve bebeği içerde nasıl da huzurluydular. Bir yandan bebeğini emziriyordu, bir yandan anne sütünün mucizevi yapısını düşünüyordu. Anne sütü de yağmur gibi değil miydi? Tam bebeğin ihtiyacı olduğu zamanda, bebeğin ihtiyacı olan miktarda gelen… Yağmur da yavaş yavaş yağarken toprağı besliyordu.

Sonbahar da ağır ağır kendini göstermeye başlamıştı.  Ekim ayı adı üstünde, yağmur yağmalı ki toprak nemlensin, ekime hazır hale gelsin. Tohumlar toprakla buluşsun. Nemlenmeli tohum, kök salmalı toprağa… Tutunmalı ve yağmurun onun için hazır hale getirdiği besinleri almalı ki büyüsün. Sonra Nisan yağmurları, soğuk geçen kışın ardından damlalarıyla coşar. Yine tam ihtiyaç duyduğu zamanda ve ihtiyaç duyduğu verimlilikte. Serpilirdi ağaçlar, otlar, çiçekler tıpkı bebeği gibi.

Hiçbir sulama, yağmurun yerini tutamaz ki. Ne kadar insan eliyle sulansa da yağmurun damlaları başkadır. O toprak o yağmuru içine aldığında toprak canlanır. Bir damlası bile etkisini hemen gösteriverir. Sadece toprak değil, yağmur sonrasında her şey onunla nasiplenir. Hepimiz biliriz yağmur sonrası yeryüzünü. Tertemiz mis gibi o toprağın kokusunu. Işıl ışıl temizlenmiş havayı. Yağmur sonrası kendini belli eden gökkuşağının renklerini.

Bunlar tesadüf olabilir mi? Bir bebek ve hemen yanında onun ihtiyacını gideren süt. Annenin çabalamasına gerek kalmadan, hem de istisnasız her doğuran canlının yavrusunu beslemek için hemen yanında anne sütü. Ve yağmur ayırt etmeden ona ihtiyaç olduğunda yağar sessizce.  Tam zamanında ve ihtiyacı olan miktarda.

İhtiyaç varsa muhtaçlık var, muhtaçlık varsa marifet var… Bebeğin açlık ihtiyacı için annesine muhtaçlığı gibi, annesinden beslenme marifeti gibi… Toprağın, tohumun suya ihtiyacı gibi, yağmura muhtaçlığı gibi, o yağmurdan o topraktan renk renk, tat tat, koku koku bitkiler çıkarma marifeti gibi…

O zaman anlıyor insan ihtiyaç gidermenin önemini, ölçüsünü, değerini… İhtiyacı olanın ihtiyacının nasıl da gözetilip giderildiğini…

&

Her insan bu hayatta mutlu ve başarılı olmak ister. 

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" ; insanın amacını amaç edinen bir gerçeklik ilmidir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 
Yahya Hamurcu


Yorumlar

  1. Ihtiyac karsiladigin kadar anlamin var bu hayatta...

    YanıtlaSil
  2. Her şey aslında ihtiyaç üzerine kurulu ne güzel bir mizan var hayatta biz de uyum sağladığımiz müddetçe ayakta kalabiliriz.

    YanıtlaSil
  3. Muhteşem bir bağlantı :)
    Ellerine sağlık .

    YanıtlaSil

Yorum Gönder