Süheyla henüz üç yaşındayken ailesinin tamamını bir trafik kazasında kaybetmişti. Yurtta kalıyor ve üniversitede gastronomi eğitimi görüyordu... En büyük zevki yeni tarifler denemek, yeni yemekler yapmaktı.
Arkadaşları onun gönüllü denekleri olmuştu, hepsi Süheyla’nın tariflerini, yemeklerini denemek için sırada bekliyorlardı. Bazen beğenilen tariflerini arkadaş grubu için ziyafete dönüştürdüğü de oluyordu. İşte Cafer’le de bu ziyafetlerden birinde tanışmışlardı.
Yemekle başlayan arkadaşlıkları mesajlarla devam etmişti. Zamanla arada buluşup görüşmeye başladılar, ortak yönlerini buldukça muhabbetler daha keyifli olduğundan buluşma sıklıkları giderek arttı. Aralarında oluşan bağ artık dışarıdan fark edilir seviyeye gelmişti.
Cafer bir taraftan babasının kitap dükkânında çalışıyor, diğer taraftan üniversitede okuyordu. Babasının hastalığı dükkânın tüm iş yükünü Cafer’in omuzlarına bırakmıştı. Süheyla bu süreçte Cafer’in hep yanında en yakın destekçisiydi. Cafer’e hem moral desteği veriyor hem dükkânı işletmesinde yardımcı oluyordu. İki gencin arasında oluşan bağ birbirlerine verdikleri emekle daha da güçlenmiş ve birbirlerine verdikleri değer aynı oranda artmıştı.
Geçen zamanla Cafer’in babasının hastalığı daha da artmıştı. Bir sabah hastaneden gelen ölüm haberiyle sarsıldı Cafer. Yaşadığı kaybın acısını derinden hissetmiş haftalarca kendine gelememişti. Ancak ölümü kabullenmekte de zorlanmadı Cafer. “Doğum ve ölüm bizim kontrolümüzde değil "diyordu. Babasının yokluğu onu çok üzmesine rağmen üzüntüsü onu hayattan koparmadı.
Babasından miras kalan kitapevinde artık daha özenli çalışıyordu. Burası onun çocukluk hatıralarıyla doluydu. Burada babasıyla uzun saatler geçirirlerdi. Bazı günler kitapların içinde kaybolur, okudukları onu hayallerin içine çekerdi. Babasının "Cafer haydi oğlum eve gitme vakti " diyen sesi ile kendine gelirdi. Çocukluğundan aldığı ilhamla kütüphaneye yeni bir köşe oluşturdu. “Kitap okuma ve hayal kurma köşesi".
Cafer insanın hayal kurmasının gelecek planları için güzel bir adım olduğunu düşünüyordu. Ancak geçmişte yaşananlardan ders alınarak kurulan hayallerle boş hayaller arasında bir fark vardı. O yüzden insan hayal kurarken okuduklarından, yaşananlardan hatta kendi yaşadıklarından ders çıkarmalı diye düşünüyordu.
Cafer’in kurduğu hayal kurma köşesine Süheyla da yeni bir fikirle geldi. Kütüphanenin bir köşesinde kahve ve kurabiye de bulunuyordu artık. Süheyla yemeklerle ilgili tarihi kitaplardan, geçmişten günümüze ulaşmış tarifleri bulmuştu. Pişirmek için tariflerin en beğenilenlerini en doğallarını seçmişti. Bu sayede kitapevi okuyucuların sadece dimağında değil damağında da iz bırakır hale gelmişti.
Kahve, kitap, kurabiye herkese iyi gelmişti doğrusu. Süheyla bu arada okulunu bitirmişti. Kitapevinde birlikte keyifle çalışıyorlardı. Hayatlarını birleştirme yoluna da girmişlerdi. Dengeli ve seviyeli birliktelikleri kitapevine gelen gençlere de örnek oluyordu.
Geçirdikleri onca zamanda her ikisinin de şahitlik ettiği şey sadece güzel anılar değildi. Birlikte acı olayların üstesinden de gelmişlerdi. Cafer’in babasının ölümü, Süheyla’nın beyin kanaması geçirmesi bu olaylardandı. Süheyla Cafer’i babasının ölümünde hiç yalnız bırakmadığı gibi Cafer de Süheyla’yı tüm hastane sürecinde desteklemiş, maddi manevi arka çıkmıştı. " Ben senin yanındayım, mücadeleyi sakın bırakma, iyileşeceksin ALLAH’ın izni ile " demişti. Süheyla zorlu tedavi sürecini Cafer’in verdiği moral desteğiyle daha kolay atlatmıştı. Çocukluğundan beri bir ailesi olsun istemişti hep ve beklediğine değdiğini düşünüyordu artık.
İyisiyle kötüsüyle hayatın onlara öğrettiği bir şey vardı “Mutluluklar paylaşıldıkça artıyor, hüzünler paylaştıkça azalıyordu…”
İnsan hayatında mücadeleyi bırakmayıp debelenmeye devam ettiğinde başına gelenlerle yılmıyor yıkılmıyordu. Aslında o mücadele insanın hayatına bir anlam katıyor mutluluğuna da vesile oluyordu. Hareket ve üretimin insana getirdiği şeylerden biri “mutluluk” olabilir miydi?
Önemli olan üzücü olaylar değil ona verdiğimiz tepkilerle şekil alması. Bundan sonra ne yapacağım diye insanın kendisine sorması gerekiyor. Süheyla ve Cafer gibi. Çok güzel bir yazı olmis kaleminize sağlık 🍀
YanıtlaSilYazınız dimagimda bal gibi bir tat bıraktı ☺️🌹
YanıtlaSilMutluluk paylaştıkça çoğalır 🤩
YanıtlaSilHer şeyin ama her şeyin bir anlamı var. Bugün bu makaleye denk gelmeminde... dün başarı ayağa kalkma sanatıdı... illa ki düşüyoruz ama orada mı kalıyoruz... mesele bu... ve ayağa kalkan insan da mutluluğu yakalıyor....
YanıtlaSilDoğru kişi ve doğru davranışlarla, huzurlu, güzel ilişkiler kurup mutlu olabilmek dileğiyle... Kaleminize sağlık 🙂🌸
YanıtlaSilKaleminize sağlık. Bu kitap kafeye gidip kahve kurabiye ile kitap okumayı hayal ettim:)
YanıtlaSil