BİR KÜÇÜK YETİŞTİRME MESELESİ

Tıpkı “An-ne” ye benzeyen iki hece çıktı çocuğun ağzından…
Acaba mı dedi Sermin… Acaba “anne” demiş olabilir miydi? Yok ya dememiştir. “Zaten daha çok küçük değil mi konuşmak için” diye geçirdi içinden. Sonra bir kez daha “an-ne” heceleri döküldü ağzından Rümeysa’nın. Bu sefer daha anlaşılırdı ve daha dikkatli dinlemişti Sermin.
Hayatı boyunca bırakamayacağı bir unvan kazanmıştı artık “annelik”. Yavrusu ona unvanı ile sesleniyordu artık.
Anne” diye fısıldadı…
Sermin’in gözleri yaşarmıştı, nerden çıkmıştı şimdi bu sulu gözlülük. Anne olduktan sonra gözyaşlarının akma hızındaki bu değişime anlam veremiyordu. Sonra aklına bir soru takıldı…

“Acaba, sadece hayatta yeni bir rol mü edinmişti sadece? Yoksa değişen başka şeylerde var mıydı?”

İnsanlar birbirlerinin hayatlarında neden vardı? Niye bir insanın, bir kadının hayatının en orta yerine bir bebek otururdu ki? Hem eşinin tahtını bile sallardı. Neden bir insan bir başka insanın büyümesinin her evresine şahit tutulurdu?

Düşündü Sermin… Rümeysa hayatına girdiğinden beri onda neler değişmişti? Eski Sermin kimdi, yeni Sermin kim? Zor bir hamileliği, zor bir doğumu ve zor bir lohusalığı olmuştu. Her zorluk insana bir şeyler katardı. Hamileliğinden bu yana çok şey değişmişti. Hayat onu yavaş yavaş hazırlamıştı anneliğe. 
O aslında çok hızlı yaşayan, bir şeylerin bir an önce olmasını isteyen biriydi normalde birçoğumuz gibi. 9 ayda bebeğini kucağına alacağını düşünürken 10 ayı bulmuştu yavrusunu kucağına alması… Hayat ona beklemeyi öğretmişti. Hâlbuki otobüse en son dakika gidip bir dakika bile beklese şikâyete başlayan bir insandı normalde.

Bebek dünyaya geldikten sonraysa bambaşka bir yoğuruluşu vardı anne ve bebeğin… Uyumlanma süreci… Sermin’in yavrusunu emzirmeye çalışması, altını temizlemesi, gazını çıkarması ne kadar zordu. Hâlbuki Sermin en ufak sıkıntıda uyumlanmaktan çok uzaklaşmayı seçerdi birçoğumuz gibi… Yavrusunun sorumluluğu ondaydı. Hâlbuki ne kadar da az sorumluluk almıştı bu güne kadar... Hayat ona veriyor o ise reddediyordu...

Hayat bunları Sermin için zorunlu kılmıştı. Çok şey değiştirmek zorundaydı kendinde…Yavrusunun olmasını istediği kişi ile kendisi arasında çok fark vardı… İnsan yetiştikçe yetiştirebilen oluyordu, yeni öğrenmişti Sermin.  Ve insan yetiştirmek insanı geliştirdikçe geliştiren bir süreçti.

Annelik ise birbirine muhtaç iki insanın bir araya gelmesi değil miydi aslında? Bir anne ve bir evlat… Sermin ve Rümeysa... 

Yetişen ve yetiştirenin sürekli yer değiştirdiği yeni bir öykü başlamıştı artık...
 &

Her insan bu hayatta mutlu ve başarılı olmak ister. 

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" ; insanın amacını amaç edinen bir gerçeklik ilmidir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 
Yahya Hamurcu


 

Yorumlar

  1. Döngü olarak devam ediyor yetişen ve yetiştiren olmak... Biz yetiştirmekle büyütmeyi de karıştırıyoruz. Yetiştiren olmak önemli

    YanıtlaSil

Yorum Gönder