Nurdan’ın gözü duvardaki saate iliştiğinde saat 22:30’u gösteriyordu. Kucağında uyuyan oğlu Salih’i izlerken dalıp gitmiş zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştı. Salih’i yatağına yatırıp büyük bir şefkatle üzerini örttü ve bir öpücük kondurdu yumuşacık yanağına… “Kerata, ne kadar da masum uyurken. Oysa bütün gün beni delirten çocuk da bu” diye geçirdi içinden. Odanın kapısını sessizce kapattı ve bir fincan çay alıp koltuğuna oturdu. Derin bi “ohhh” çekti. Salih uyumuş, Nurdan’ın kendiyle baş başa kaldığı o kısa zaman dilimi başlamıştı…
Eline telefonu aldı ve önce cevaplanmayan mesajlarını cevapladı. Ardından sosyal medyada neler olduğuna baktı. Kendisini kısa videolar izlerken buldu bir anda. Artık olan biteni haberlerden izlemek mümkün olmuyordu. Bir süre önce başlayan savaş görünümlü soykırıma dair gerçekleri, haber kanalları değil o dehşeti yaşan insanlar paylaşıyordu.
Nurdan sosyal medyada o videoları izleyip daha fazla insana ulaşması için paylaşıyordu.
Bir video dikkatini çekti. Ellerine aldıkları tencere tavaya vurarak, kendi hazırladıkları küçük pankartlarla düşmana karşı korkusuzca yürüyen çocuklar vardı videoda. Bir başka video da bombalama sonrası yetim kalan çocukların birbirlerini sarılarak teselli edişleri görülüyordu. Sonraki görüntüler kardeşini teselli eden bir ablaya aitti. Bir, iki, üç derken bir sürü videoda hiç alışık olmadığı tarzda çocuklar çıktı karşısına. Tanıdığı birçok yetişkinden daha duyarlı, daha samimi daha “olgun” çocuklardı bunlar. Nurdan çocukların zorluklarla mücadelesinin yer aldığı bu videoları gözleri dolu dolu ama tebessüm ederek izledi.
Bu
çocukların çektiği bunca zorluk, buruk bile olsa bir tebessüme yol açıyordu. Peki,
ama neden?
Nurdan’ı gülümseten şey neydi?
İnsan o çocukları izlerken hayranlıkla karışık bir onur duygusuna kapılıyordu.
Oğlunu o sahnelerde hayal etti.
Yaşından büyük olgunlukta ama çocuk neşesine sahip...
Hem güler yüzlü hem cesur...
Düşündü Nurdan... Oğlu büyüdüğünde bu çocuklar gibi olsun isterdi doğrusu.
O çocukların elinde, kimsenin alamayacağı servet değerinde şeyleri vardı. Cesaret, masumiyet, samimiyet...
Cesaretleriyle düşmana korku salarken, tebessümleriyle de insanlığa dair umutları yeşertiyorlardı.
Gözlerinin içi gülen bu çocuklar, tüketmekten bakışları donuklaşan insanlara ”Başka bir seçenek daha var” der gibiydiler.
Düşündü
Nurdan…
Neydi
çocuk?
Neslin
devamı mı?
Servet
mi?
Sevinç
mi, Mutluluk mu?
Birden
farkına vardı...“UMUT” dedi fısıltıyla.
Ülkelerin umutları yeni nesiller değil midir? Yani çocuklar...
Baharda yeşeren dalların insana verdiği mesajla, aynı mesajı verir çocuklar... Her kıştan sonrası bahar... Her zorluğun sonu kolaylık...
Bu
yüzden bir toplumun çocuklarına el uzatmak, umutlarına el uzatmak değil midir?
Firavunun yeni doğan her çocuğu öldürdüğü o öykü geldi aklına. Demek tüm zamanlarda kötüler iyilerin umudunu yıkmak için kullanmışlardı çocukları.
Peki,
düşmanın bu davranışına karşı o çocukların duruşu… Hani derler ya büyümüş de küçülmüş
diye…
Sanki
bunlar büyümüş de büyümüş...
Birçok
yetişkinin göstermekte zorlanacağı davranışları sergiliyorlar. Birçok
yetişkinden daha samimi ve daha netler...
Nurdan
kendi kendine ninni mırıldanan oğlunun başucunda dua ederken buldu kendini..
Önce
Gazze’nin cesur çocuklarına, sonra tüm masumlara, en son kendi yavrusuna...
&
Çocuk büyütmek ile yetiştirmek arasındaki farkı ne de güzel gösterdiler tüm dünyaya Gazze'nin cesur yürekli çocukları selâm olsun onlara. Kaleminize sağlık, farkındalık için de teşekkürler 🌷
YanıtlaSil“Büyümüş de büyümüş” dilkere pelesenk olacak bir yazı olmuş.. Kaleminize sağlık.. Hemen insan kendi evindeki çocuğa, kendi çevresinde çocuğa dönüp bakıyor.. Olgun ve çok şeye şükredebilen çocuklar ve insanlar görebiliriz inşaallah🌸
YanıtlaSilBir solukta okunan, son cümlede yutkunduran bir yazı.. büyüdükçe büyüyen bir umutla..kaleminize sağlık
YanıtlaSilÇocuk var, çocuk var…
YanıtlaSilYetiştiren var.. yetiştiren var.. Büyümüste büyümüş.
Çok güzel bir yazı olmuş. Kaleminize saglik…
Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilBütün anneler e böyle güzel irdeleme ve açık bilinç sahip olmak nasip etsin inşallah .Kaleminiz sağlık
YanıtlaSilİnsanın anlam arayışına fener tutan bir yazi olmus ... anlamsız bir hayat mı? Yoksa mücadelelerle dolu ama anlamlı bir hayat mı? Hangisiyle daha mutlu olur insan ?
YanıtlaSilOkuduğum en güzel yazılardan biriydi. Kaleminize saglık...
YanıtlaSilToplumun çocuklarına el uzatmak umutlara el uzatmaktir. Ne güzel ifade edilmiş. Umutlarımız hiç bitmesin inşallah. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilAğzınıza sağlık...masallah...ne güzel bir yazı...bravo....
YanıtlaSilArtık çocuk deyip geçemiyoruz... Çocuklar bize cesareti, umudu, Sevinç’i öğretiyor. Çocuklara bakışımız değişti... Belki de ilk defa gerçek değerlerini görmüş olduk :) kaleminize sağlık
YanıtlaSilBizde büyükler olarak büyümüş ama daha büyüyenlerden olabilelim İnşALLAH🤲
YanıtlaSilNe kadar icten ne kadar gercek kaleminize saglık...
YanıtlaSilİnsanlar o yavrucakları görüp kalbinin ne kadar katılaştığını fark etti. Onların o küçücük ama sıcak yürekleri nasılda tüm dünyada ki insanları ısıttı, insan olduğumuzu bize tekrar hatırlattı. Bize de oradaki masumları tekrar hatırlattığımız için teşekkür ederim. Kaleminize sağlık...
YanıtlaSil‘büyümüş de büyümüş’…İnsan hayatta her zaman her şeyden öğrenebiliyor değil mi?Ama ne acı bir öğrenme şekli bu çocuk…Bu çocuğun çullar bize neleri neleri öğrettiler o yaşlarında…Hem öğrendik hem utandık…
YanıtlaSil"Gözlerinin içi gülen bu çocuklar, tüketmekten bakışları donuklaşan insanlara ”Başka bir seçenek daha var” der gibiydiler." ... Güzel bir yazı olmuş...
YanıtlaSil